Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Ekim 2007 Salı



Bugün AHMED benim,

Ama dünkü Ahmed değil.!

Bugün Anka benim,

Ama yemle beslenen kuşcağız değil.

“Enel hak” kadehiyle bir yudum içen, sızdı tanrılık şarabından;

Şişelerle, küplerle içtim ben, yine sızmadım.

Ben sultanların aradığı sultan,

Ben hacetler kıblesiyim.

Gönlün kıblesiyim ben.

Ben Cuma mescidi değilim;

İnsanlık mescidiyim ben.

Ben saf aynayım, sırrım dökülmemiş, paslanmamışım.

Ben kin dolu bir gönül değilim, Tur-i Sina’nın gönlüyüm ben.

Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,

Benim sarhoşluğumun sonu yok.

Tarhana çorbası içmem ben,

Can yemeği yerim; içerim can şerbeti.

İşte sararttı seni bir gümüş bedenlinin özlemi, altın haline geldin artık.

Sen altına âşıksın, altın benim rengime âşık.

Gönlü saf sufiyim ben,

Benim tekkem alem; medresem dünya benim.

Değilim abalı sufilerden.

İster yakarış eri ol sen, meyhane eri istersen;

Bundan sanki ne çıkar?

Yok Cumartesi imiş, yok Cuma imiş, bence ne farkı var?

Gerçeğin tadını alan er,

Ne altına aldırış eder,

Ne kalender tacına bakar.

Ne tasası vardır, ne kini.

Ey Tebrizli hak Şemsi,

Yüzünü göstermeseydin sen, yoksul çaresiz kalırdı kulun,

Ne gönlü olurdu, ne dini...

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

30 Ağustos 2007 Perşembe

Olmuyor,
Değişmiyor ki sorularım
Ve gelmiyor ki doğru cevaplarım
Ya sorum yanlış,
Ya da yanlış yerde arayışım...

10 Haziran 2007 Pazar

BENİ BUL (ekim-2000)

Birgün kaybolursam,
Sabahcı kahvelerinde ara beni,
Denize karşı,
İstanbul'a karşı,
Sana karşı..
Bahar türküleri dinlerken bulacaksın...
emin ol..

buket (ekim-2000)

9 Haziran 2007 Cumartesi

İSTEK (I)


Acı yaşamakların sesini duyarak

İçimden sessizce kopan,

nefretin yerini alan hüzünle,

Görünmez uzaklara yol alırcasına

Bir orkidenin beyazlığına bürünmek..

Ve bir özlemin yerini doldurmak için

Bağırmak dağlara, denizlere

Gülün sevilişini bozan bir diken gibi

Sinsice içimi parçalayan hisleri,

atmak için bir kenara

Kinden, nefretten uzak

bir sevgiye sığınmak

işte bütün istediğim bu...


buket (mart-1992)

İSTEK (II)

Bir günbatımı sonrası,
Soluk bir kızıllık kapladığında ortalığı,
Zindan karası yüreğimi aklamak,
Ve bütün ihanetlerden sıyrılıp,
Gözyaşlarımda kaybolarak,
dalıp gitmek bilinmeze...

buket(Mart-1992)

2 Haziran 2007 Cumartesi

Kaynak: anonim




Anne olmasaydım eğer...

Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.

Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.
Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.
Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.
Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.
Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.
Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.
Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.
Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.
Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.
Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.
Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.
Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.
Hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.
Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.
Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.
38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.
Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.
Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.
Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.
Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!

29 Mayıs 2007 Salı

HER SEY SENDE GIZLI


Yerin seni cektigi kadar agirsin, Kanatlarin cirpindigi kadar hafif..

Kalbinin attigi kadar canlisin, Gozlerinin uzagi gordugu kadar genc...
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kotu..
Ne renk olursa olsun kasin gozun, Karsindakinin gordugudur rengin..
Yasadiklarini kar sayma: Yasadigin kadar yakinsin sonuna;
Ne kadar yasarsan yasa, Sevdigin kadardir omrun..
Gulebildigin kadar mutlusun, Uzulme bil ki agladigin kadar guleceksin
Sakin bitti sanma her seyi, Sevdigin kadar sevileceksin.
Gunesin dogusundadir doganin sana verdigi deger, Ve karsindakine deger verdigin kadar insansin..
Bir gun yalan soyleyeceksen eger, Birak karsindaki sana guvendigi kadar inansin.
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret, Ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin
Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin, Gunesin seni isittigi kadar sicak.
Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin, Ve guclu hissettigin kadar guclu.
Kendini guzel hissettigin kadar guzelsin..
Iste budur hayat! Iste budur yasamak..
bunu hatirladigin kadar yasarsin, Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar usursun
Ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun
Cicek sulandigi kadar guzeldir
Kuslar otebildigi kadar sevimli
Bebek agladigi kadar bebektir
Ve herseyi ogrendigin kadar bilirsin,
bunu da ogren, Sevdigin kadar sevilirsin.. .

CAN YUCEL

28 Mayıs 2007 Pazartesi

İNSANLARI SEVMEK... / OSHO

Insanlari sevmenin tek yolu vardir ve o da onlari oldugu gibi sevmektir. Ve guzellikte buradadir: Onlari oldugu gibi sevdiginde onlar degisirler. Sana gore degil; onlar kendi gerceklerine gore degisirler.
Onlari sevdiginde onlar donusum yasarlar. Degismezler, donusurler. onlar yeni olurlar, onlar varligin yeni yuksekliklerine erisirler. Ancak bu onlarin varliklarinda gerceklesir ve bu onlarin kendi dogasina gore olur.
Insanlarin dogal olmalari icin yardim et, insanlara ozgur olmalari icin yardim et, insanlara kendileri olmalari icin yardim et.
Ve asla hic kimseye guc uygulamaya, itip kakmaya ve hukmetmeye calisma. Bunlar egonun yontemleridir.

OSHO

EGITIMLI INSANLARIN 9 DUSUNCESI

1. Baktiklarinda berrak gormeyi dusunurler,
2. Dinlediklerinde, iyi duymayi dusunurler,
3. Gorunusleri bakimindan sicak olmayi dusunurler,
4. Davranislarinda saygili olmayi dusunurler,
5. Konusmalarinda dogru olmayi dusunurler,
6. Islerinde ciddi olmayi dusunurler,
7. Kuskuya dustuklerinde sorulari nasil soracaklarini dusunurler,
8. Ofkelendiklerinde sorunlari dusunurler,
9. Kazanci gorduklerinde adaleti dusunurler.. .

Konfücyus

22 Mayıs 2007 Salı

OSHO - kadın...


Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir...

Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir.

Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin yaratmış olduğu topluma uyamamıştır çünkü toplum mantığa ve nedenlere uygun olarak yaratılmıştır. Kadın kalpten bir dünya ister. Erkek tarafından yaratılan toplumda ise kalbe yer yoktur.

Kadın erkekten çok daha önemlidir. Çünkü o rahminde hem erkeği hem kadını taşır. O kıza ve oğlana, her ikisine de annelik eder; her ikisini de besler. Eğer o zehirliyse, o zaman sütü zehirlidir, o zaman çocukları yetiştirme tarzı zehirlidir.

Erkekle yarışıyorsun ve yarışmaya gerek yok; sen zaten üstünsün.

Şiir yazmana gerek yok, şiir sensin.

Sevgin senin müziğindir.

Sevginle birlikte çarpan kalbin senin dansındır.

14 Mayıs 2007 Pazartesi

ANNE KİMDİR / NEDİR?


ANONİM

Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış, bu kadar olur yani, tam tarif !!!

ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır.
Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir!
Ne kadar üzsen de 10 Dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür.

Yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır, Meleğin süt verebilenidir.
Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır.

Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir.
Kafayı çocuklarıyla bozmuş, göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan dişisidir.

Bulaşık, ütü, vb. yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, dırdır denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir .

Yemek uzmanı, düzen insani, bilgili, kültürlü her şeyi bilen şahsiyettir, yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir.

Dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir.

Sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, "amaaan ben sana daha güzelini bulurum" diyebilen komik bir karakterdir.

"Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni EMI aslan evladım. Kara börülcem benim öptüm annen" şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan, bilişim düşmanıdır..

*** AMA ... AMA dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan, harikulade bir varlıktır.. Olmadık yerlerde "iyi ki doğurmuşum Ulen seni!" diyen ve benim hatırıma benimle Freddy Mercury dinleyen bir sabır ağacıdır, evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir evde bir yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır.

Mutfakta yasayan, evde herkesi idare eden bir tür canlıdır.
Sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !!

Oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca, çocuğu gol atınca, çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince, Dolar yükselince velhasıl buna benzer bir sürü şeye ağlayabilen, bu mesajı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen, ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır..

Son kiiii üç dört; Uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, asla vazgeçilmeyen, dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği,

*** ıslak - kuru, AMA heeeep duygulu***

en önemlisi; kıçı başı oynamayan Tek kadın modelidir...

BÜTÜN ANNELERE SEVGİLER ...

13 Mayıs 2007 Pazar

dün bugün yarın


kaynak: anonim

Çok zaman önceydi.
O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir sey yoktu...
Insanlar günes dogup batincaya kadar yasiyorlardi hayati. Bir daha hiç olmayacakmis gibi dolu ve anlamli. Derken zaman diye üç parçali bir sey icat etti insan. Bir parçasina dün dedi, diger parçasina bugün, öteki parçasina da yarin. Sonra fesat karisti zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düsünüp pisman oldu, yarini düsünüp telaslandi; Ama isin ilginç tarafi tüm telas ve pismanliklari günes dogup batincaya kadar yasadi. Farkinda olmadan rezil etti bugününü. Oysa yarin, bugüne dün diyor, dün de bu gün için yarin diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarina, diger eliyle düne yapisti. Bu günü eline yüzüne bulastirdi... Mutsuz oldu insan. Ve ne gariptir ki yarinin telasini da, dünün pismanligini da hep bugün yasadi..
Ama bugünü hiç yasayamadi,
ne yarin ne de dün!

8 Mayıs 2007 Salı

Hayat Bir Çocuğa Nasıl Anlatılmalı!

YAZAN: Aylin Kotil
Cumhuriyet Gazetesi
Arkadasimin kizi bir yasina gelmisti, 'Sen egitimcisin neler ogretmemgerekiyor,bazen kendimi cok caresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydi ama, yaniti zordu, akil vermesi basitti ama uygulamasi karmasıkti,
anlatmaya basladim:
Annelik uzun zaman alan ve gunun yirmi dortsaati devam eden adi 'insan yetistirmek' olan bir is. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karsiligini alirsin. Isine zaman harcarsan isinden, esine zaman harcarsan esinden, cocuguna zaman ayirirsan da ondan karsiligini alirsin.
Yapabiliyorsan gozyaslarini tutmamasini ogret, aci cekmeden olgunlasamayacagini...
Kiskanmamayi ogret ona, arkadasinin basarisindan mutlu olmayi, birlikte sevincleri paylasmayi, icinden 'neden bendegil de o?' demeden...
Kazanmaktan mutluluk duyup icine sindirmeyi, ama ayni zamanda kaybetmeyi ogrenmesini. Cunku bir adim sonrasinda gorunuste galip olanlari gosterecek hayat ona nokta.
Her seyin bir sonu oldugunu ogret.
Sahip oldugu butun degerlerin bir gun keyif vermeyebilecegini.
Kazanilan ve harcananin bir sonu oldugunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlik verebilecegini, her seyi tuketebilecegini, tuketemeyecegi tek seyin bilgi oldugunu ogret.
Kitaplardan keyif almasini, ders calismak istemiyorsa zorlanmamasini, ama okumayi sevmesini ogret ona.
Elbet er ya da gec alacaksin biliyorum, ama mumkun oldugunca gec al ona bilgisayari.
Ona kendisi ile kalacagi sakin zamanlar ver, sıkılmayi ogret ona, sıkilip ta kendini yonlendirmeyi bulmasini.
Dogaya gotur onu, hayvanlardan korkmamasi gerektigini ogret. Arilarin bizi sokmasindan cok, nasil bal yaptigini anlat. Doganin kendi icindeki gizemini bulmasina yardimci ol, yagmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasini sagla.
Soguk kis gecesinde ates yakmayi ogret, belki buyudugunde bir gece sevgilisine ates yakar ve belki binlerce yildizin altinda birbirlerine sarilirlar, bunu ogretmemis diger sevgililerin aksine...
Sartlar cok zor olsa da yalan soylememesi gerektigini ogret ona.
Kazandigi elli milyonun piyangodan cikan besyuz milyardan cok daha keyifli oldugunu ogret. Alin terine saygiyi ogret ona.
Ask acisi cekmenin hic asık olmamaktan daha guzel bir duygu oldugunu ogret.
Kendi dogrulari uzerinden kimsenin onu yargilamasina izin vermemesi gerektigini ogret, baskalarini da kendi dogrulari uzerinden yargilamamayi... Bunun baskalarini dinlememek oldugunu degil, soylenenleri kendi eleginden gecirmesi gerektigini ogret.
Kendi fikirlerine inanmanin guzelliklerini anlat.
Hayati sorgulamayi ogret ona...
Bilginin en buyuk guc oldugunu ogret. Yapabilirse bunu en buyuk fiyata satmasini, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklamasi gerektigini ogret.
Hakli oldugu konuda sonuna kadar diretmemesini ogret ve hakliyken dik durmasini.
Gunun birinde yaptiklari degil yapmadiklari icin pismanlik duyabilecegini ogret.
Basit yasamasi gerektigini ogret ona, cay icmekten keyif almayi...
"Istemiyorum", "hayir" demeyi ogret ona, istediginde ise "istiyorum" demeyi, Sevdiginde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi ogret ona.
Bir kot pantolon ve tisortle universiteyi bitirmeyi ogret ona.
Temiz kokmasini...
Sorgusuz sevmeyi...
El yazisi ile notlar yazmayi...
Lafi dolandirmamayi...
Sevdiklerinin hicbir zaman cantada keklik olmadigini, dostluga yatirim yapmasi gerektigini, kiymetini bilmeyenlerden uzaklasmasini ogret ona.
Muzigi sevmesini, sporla barisik yasamasini,
Islerin hicbir zaman bitmedigini soyle ona, en yogun zamanda bile kendine vakit ayirmasi gerektigini ogret... Ama en cok da kendini sevmesini ogret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyecegini...
Kendine cicek almazsa kimseden cicek beklememesi gerektigini...
Kendine ozenli yemekler yapip sofralar kurmazsa kimsenin onun icin yemek hazirlamayacagini...

Hayatta her seyden cok kendisinin onemli oldugunu ogret ona...

YELKENLİ TEKNEDE YAŞAMAK

     Belki de hayatımızın en radikal kararı...        Çoğumuzun "bir karavanımız olsa" düşüncesi ömrünün bir vaktinde aklından geç...